Nesnelerin uzun ömürlülüğü

Hasan

New member
Nesnelerle faydacı ve vicdansız bir ilişki kurma eğilimindeyiz. Çoğu bize anonim ve değiştirilebilir gibi görünüyor. Günlük, ortak kullanım nesnelerinden bahsediyorum. Ancak onlara bakmak, onların sadece alışılmışın dışında bir tekilliğe sahip olduklarını değil, aynı zamanda rahatsız edici bir uzun ömürlülük.


Sevdiği birinin evini yıkmak zorunda kalan herkes bunu çok iyi bilir. Bir noktada, yılların yıprattığı bir havluyu katlamak gibi önemsiz bir harekette ya da günlük çatal-bıçakların yığıldığı çekmeceye bakarken, sevdiğimiz ve veda ettiğimiz kişinin varlığı karşımıza çıkıyor. Baş döndürücü bir acı gibi üzerimize hücum ediyor. Biz hukukçuların söylediği gibi, nesnelerin endüstriyel doğası, takas edilebilir doğası önemli değil. Milyonlarca benzer havlu ve çatal bıçak takımı olabilir ama biz onları olmayanların ellerinde hatırlıyoruz. Bize onun hakkında herhangi bir ayrıntılı anıdan daha fazlasını anlatırlar, çünkü bize onu, ebedi gibi görünen o günlük yaşamda, hayatta kalma egzersizi sırasında hatırlatırlar.


Hepimiz sevdiklerimizin anılarını evimizde saklarız. Sakladığımız şeylerin listesi ve değerleri sonsuzdur. Ancak zaman zaman nesneler dikkatimizden kaçar, onları ortak kullanıma sunarız, ta ki bir gün, hiçbir uyarıda bulunmadan, benzersizliğiyle bizi aydınlatana kadar. yokluğu aniden çağrıştırması.


Bu nesnelerin en mükemmel yeri mutfaktır. Benimkinde sen annemden kurtuluyorsunküçük bir tencere ve bir kaşık. İkisi de günlük kullanım için. Bazen gözlerimle değil düşüncelerimle onlara odaklanmadan çok zaman geçiyor. Tabii ki tercih ettiğim tencere, soslar ve tencere yemekleri için en güvenilir ve mükemmel olanı. Kaşık, diğerleri arasında tesadüfen ortaya çıktığında ben de tercih ediyorum. Ama nadiren onların üzerinde duruyorum. Yoğunluğu, anlamının yoğunluğu özel anlara bırakılmıştır.


Elinden bana gelen üçüncü nesnede de aynı şey oluyor. Bu bir oklava. Nadiren görüyorum ama ona odaklandığımda bende neredeyse baş dönmesine benzer bir his uyandırıyor. Aşk ve kimlik vertigosu. O ağır, siyah, sapı eksik oklava uzaktan geliyor, İtalya'dan geliyor. Kullandığımı hatırlamıyorum ama annemi onunla hatırlıyorum. Bana söylediğine göre bunu ustaca kullanan kendi annesini hatırlayacaktı. Ama büyükannem onu ilk önce fakir eşyalarının arasında getiren kendi annesinden aldı. Piedmont'taki bir köyden.


Büyük büyükannemden haber yok, fotoğrafım yok, ismim yok, belgem yok. Kocası gibi, ebeveynleri gibi o da yeryüzünden kayboldu. Anı yok, işaret yok. Ondan geriye kalan tek şey, yeni evliyken benimkine giden yeni bir hayata başlamak için okyanusu aştığı bu ağır tahta oklava. Bu şekilde devam etmenin kötü olmadığını söylüyorum kendi kendime. İşle, çocuğunu beslemek gibi ebedi bir görevle bağlantılı, mütevazi, anonim bir nesne.