ne zaman mutlu olduk

Hasan

New member
Şu düşünceyi binlerce kez duymuşuzdur: Sahip olduklarınıza onu kaybedene kadar değer vermezsiniz. Ta ki geçmişin bir parçası haline gelinceye kadar; hatıra olana kadar. Zaten düzeltilemez olduğunda, yapacak başka bir şey kalmadığında. Geriye onu daha önce tanıyamadığıma, tanıyamadığıma, işaretleri fark edemediğime pişman olmak kaldığında. Farkına varamadığım için. Biraz daha az iddialı ve daha gerçekçi olmadığım için. Fiilleri koşullu çekimden daha çok şimdiki zamanda çekmeyi öğrenmediğim için. Her şeyin bugün, şimdi, bu dakika, tam da bu saniye olduğunu bedeniyle, zihniyle, yüreğiyle tam olarak anlayamadığı için.


Yaşamın, her yaşamın benzersiz ve tekrarlanamaz, geçici ve kavranamaz, sınırlı ve bu nedenle çok değerli olduğunu anlayamadığım için. Küçük sevinçleri, basit duyguları, temel zevkleri, mütevazı tatminleri, arkadaşlık anlarını, daha güçlü, daha büyük, daha anlaşılmaz bir şeyin vaadiyle gemi kazalarını küçümsediğim için. Bu dünyaya ait olmayan bir mutluluğun ütopyası; Ellerinden geleni yapan, sonluluğunun ve kusurunun farkında olan, hepsi kardeşçe bir kucaklaşmaya, bir gülümsemeye, bir sevgi sözüne, bir bakışın anlaşılmasına can atan kusurlu varlıklardan oluşan bir dünyanın.


Varlığımız, var olmayan kesinliklerin olduğu varsayılarak gerçekleşir. Her şeyin sonsuza kadar süreceğini varsayarsak; hiçbir şey olmamış gibi hissetmek yeterlidir. Bize sunulan sevginin her türlüsü yeterli değildir. Daha fazlası için gitmelisin. Sadece büyük harflerle yazılabilen bir şeyin arkasında. Bir şey olana kadar; ta ki ulaşamayacağımız bir şey patlayana kadar. Ta ki mutlu olduğumuz sonucuna varana kadar ve bunu bilmiyorduk.